5 Şubat 2017 Pazar

Bir yazının düşündürdükleri

05.02.2017

Bir yazının düşündürdükleri


Bilmediğimiz bir yere giderken kaybolmaktan niye korkarız? Doğru yolda giderken kaybolduğumuzu fark edince niye korkarız? Her zaman mı korkarız, bazen mi? Korktuğumuz zamanlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nedir?
Bir yazı okudum ve aklıma sorular üşüşmeye başladı, her zaman olduğu gibi 😊Tuğçe Isıyel’in yazısından yola çıktım, aklıma düşen her soruyu ve duyguyu paylaşmak istedim.

Yolu şaşırmamak, mümkünse kaybolmamak, en az risk ve olası sürprizle hedefimize varmak nasıl bir güven ihtiyacını karşılar?

“Kaybolmaktan hiç korkmadığımız kadar fazla korkuyoruz sanki” diyor Tuğçe Isıyel. En çok kendi hayatımızda kaybolmaktan korkuyoruz. Ben belirsizliğin içinde dururken, olanları anlayacak ve özümseyecek zamanım olmadığı halde her şey kasırga hızıyla değişirken korkarım. Bu durumda yalnızsam yorulurum, o zaman korkarım.

Etrafıma baktığımda herkesin farklı çözümler ürettiğini görüyorum. Kimisi kaybolmayı engellemek için birilerinin kendilerine ne yapmaları gerektiğini söylemesini bekler. Kimisi kaybolduğu zamanlarda canı yandığı için sevdikleri / çevresindekiler aynı duyguyu yaşamasın diye istenmese dahi başkaları için yol rotaları çizer ve kullanılmaları için ısrar eder. Kimisi kendi rotasını kendisi çizmekte ısrar eder. Tabii bu yelpazenin içinde farklı birçok noktada da duranlar var.

“Rotadan çıkarsak ne olur? Kaybolsak? Yolları karıştırsak? Duvara toslasak? Başka bir yere gitmek isterken bambaşka bir yerde kendimizi bulsak?” diye sormuş Tuğçe Isıyel. Ne olur? Ne biliyoruz ki kaybolduğumuzda bu kadar korkuyoruz.

Biliyorum, belirsizlik, kaybolmak bazen çok can yakar. Çok şey öğretir de.  “Her kayboluş başka bir keşiftir aslında”.  Kaybolmuş kalmamak için, yolumuzu tekrar bulmak için çaba harcarız, yardım isteriz. Bu da ayrı bir yolculuk değil mi? Amacımız olmasa dahi, yolu ararken kendimizi buluruz. Hem etraftan öğreniriz, hem de kendi kaynaklarımızdan. Her kayboluş iç zenginliğimizi, potansiyelimizi bulmamıza katkıda bulunur. Çok çelişkili gibi geliyor, ancak dönüp baktığımızda kendimizle ilgili ne kadar çok şey öğrendiğimizi fark ederiz. Bunlar “tabela işlevi görecek şeylerdir”.

Kendimizi duysak, kalbimizi ve aklımızı birlikte dinleyebilsek, yön duygumuza, bilgimize, deneyimimize güvensek. Kendi kaybolma deneyimimiz yaratsak. Çok şey biliyoruz, bilmediğimiz veya bildiğimizin farkında olmadığımız çok daha fazlası var. Kaybolup yolumuzu ararken bunları keşfederiz.

Varsın yollar karışsın, yolumuzu kaybedelim. Yolun nereye gittiği kadar nasıl yürüdüğümüz, yolda kalmamak için hangi becerimizi geliştirdiğimiz de önemli.

Bilmediğimiz yere gitmekten korkmayalım. Güçlü yönlerimizi geliştirdiğimiz, kendimize ve içgüdümüze inandığımız, korkularımızı tanıdığımız için yönetebildiğimiz sürece varış noktamıza sağlam varırız. Deneyimlerimiz, benim dilimle fark ettiğimiz  içsel yön tabelalarımızı fark ettiğimiz ve tanıdığımız sürece  varırız, hem de sağlam varırız. 😊

Bütün bunları düşündürttüğün için sağol Tuğçe Isıyel. 

7 Aralık 2016 Çarşamba

7.12.2016

Kırmızı

Kırmızı çizgiler, kırmızı düğmeler benim için ötesinde kontrolümü kaybetmeyi anlatan tanımlardır.

Hepimizin farklı kırmızıları var. Bunları farketmek davranışlarımızı yönetirken daha doğru adımlar atmamıza yardımcı olur. Demek istediğim tepki göstermek yerine bilinçli seçim sergileyerek davranmamızı sağlar.

Kırmızı ne demek? Benim için sınır ihlali ve yukarıda da değindiğim gibi kontrol kaybetme alanı.

Örnek vermem gerekirse, kırmızı çizgilerim sınırlarımdır. Bunların yok sayılarak geçilmesi beni içten içe hiddetlendirir. Bu duygunun temelinde hangi sınırımın benim iznim olmadan geçildiğini bilmemek yatar. Eğer bu konuda farkındalığım varsa tepki gösterme veya duyguyu yönetme arasında bilerek seçim yapabilirim. Farkındalığım yoksa hiddetle tepki gösterebilirim veya küserim. Ben farkındalıkla seçim yapmayı tercih ediyorum. Seçimimle ilerlediğimde sergilediğim davranışa sahip çıkıyorum. Seçim yapamadığımda veya yapmadığımda, konuşmadığımda çizgimin geçilmiş olması çok şişmiş bir balon gibi hayatımda hak etmediği kadar yer kaplıyor.

Kırmızı düğmelerim yalan, karşımdakinin beni dinlememesi ve varsayımlar. Ne demek istediğimin duyulması benim için önemli. Sanırım bu nedenle kırmızı düğmelerime basıldığını daha çok farkediyorum. 

Çalışma hayatında #genç profesyoneller kendi kırmızılarını fark ederlerse kariyer yolculuklarını istek ve ihtiyaçları doğrultusunda yönetebilirler. Daha az çatışma, daha az vakit kaybı. Çatışmayı bilerek, niye çatışıldığının farkındalığı ile yönetebilme imkanı.

Farkındalığın sonsuz faydalarından bir tane daha :)

Haydi koçluk ile kırmızılarımız ile tanışalım. 


23 Kasım 2016 Çarşamba

Geri Bildirim Almak

Niyetine, tarafsız bakış açısına, bilgisine ve yaşam  deneyimine güvendiğim insanlardan geri bildirim almak her zaman en iyi öğrenme kaynağım oldu.

20 Kasım akşamı yeni bir grupla başladığımız eğitimin 1. modülünü bitirdikten sonra birbirimizi takdir ettiğimiz bir geri bildirim sohbeti yaptık. 

Neler öğrendim?

1) Hayat amacı gelişimine katkıda bulunduğum insanlara fayda sağlamak olan ben, bunu nasıl gerçekleştirdiğimi çok güvendiğim farklı ağızlardan duydum.

2) Takdirin farklı boyutlarını duymak çok doyurucu bir duygu. Eğitimin lojistiğini yönetmek çok zaman ve emek ister. Çoğu zaman görülmez ancak yaşanır. Bunu görüldüğünü ve takdir edildiğini duymak beni çok mutlu etti. Daha da fazlasını yapmak istedim. İşte motivasyonun ve takdirin gücü.

3) İlişki ve iletişim kurma tarzımın getirdiği artıların görülmesi ve sürece kattığı faydaların dile getirilmesi güç verdi. Ben farklı iletişim kurarım. Küçük gruplarda ve bire bir ilişkilerde çok daha rahat hissederim. Bu yönümü kullanabildiğim ortamlarda güçlü bağlar kurarım. Bunu daha büyük bir grupta da başarabildiğimi duydum.

4) İki yıl önce yönetemediğim endişelerimin artık davranışlarıma yansımadığı geri bildirimini aldım. Gelişimimin çok büyük bir göstergesi benim için. Bir koç olarak  kendimi yönetebildiğimi duydum.

5) Kimsem öyle davranmamın çevreme sağladığı desteği duydum. İyi geldi. Cesaretlendirdi.

Bütün bunları niçin paylaştım? Geri bildirim aldığımız zaman karşımızdakiler, çevremiz ve sistemi nasıl etkilediğimizi fark ederiz. Bu kendi kendimize ulaşabileceğimiz bir farkındalık değildir. Kendi kendimize ancak deneyimimiz doğrultusunda varsayımlarda bulunabiliriz. Geri bildirim aldığımızda ise yaratılan etkiyi duyarız. Yönümüzü ve niyetimizi belirlememize yardımcı olur.

Çalışma hayatının bana öğrettiği en kıymetli becerilerden biri oldu geri bildirim almak ve istemek. Önemli olan doğru bir şekilde paylaşılsın.

6 Kasım 2016 Pazar


05.11.2016

"Often the toughest obstacles in life aren’t physical. They’re mental. Indecision, fear, doubt…These things will paralyze you. At some point you just have to get up and go."
"Genellikle hayattaki en zorlayıcı engeller fiziksel değil, zihinseldir. Kararsızlık, korku, emin olmamak... Bunlar sizi felç eder. Bir yerde kalkıp harekete geçmeniz gerekiyor."
Bu sabah yağmur ve karanlığa yenilmemeye karar verdim ve koşmak için ilk adımı attım. İmkansız diye birşey olmadığını ve ben sınır koymazsam yapabileceklerimin sınırsız olduğunu hatırladım.
Bu duygu koçluk ile o kadar paralel ki. Danışanlarımın çogu potansiyellerini keşfetmek ve sınırlarını aşmak için koçluk alıyorlar. Engellerini fark ediyorlar ve onların ötesine geçmek icin odaklanıyorlar. Bunu öğrenci iken veya iş yaşamlarının erken bir dönemde yaptıklarında yaşamda daha sağlam adımlarla ilerliyorlar.
İş yaşamımın başında koçluk bilinseydi acaba hayatıma daha neler eklemiş olurdum?

31 Ekim 2016 Pazartesi

Koçluk ve maraton ilişkisi 31.10.2016

Haruki Murakami “Koşmasaydım Yazamazdım” adlı kitabında “ o yazıyı okuduğumda herkesin çok farklı şeyler düşünerek 42,195 kilometrelik mesafeyi koştuğunu görmüş, hayrete düşmüştüm. Tam maraton bu kadar çetin bir mücadeledir işte. İçinizdeki mantrayı sürekli tekrarlamadığınız sürece başarabilmeniz mümkün değildir” diye yazmış.

Koçluk almanın yarattığı farkındalığın başka şekli. İş yaşamı uzun bir maraton. Herkes kendi güçlü yönleriyle, kendi mantrasıyla farklı şekilde iş maratonunu koşar. İş yaşamı uzun bir yolculuktur. Aynen maraton gibi, uzun mesafeli koşular gibi. Mantramızı sürekli tekrarlayarak, güçlü yönlerimizi sürekli fark ederek ve kullanarak bu yolculuğu gerçekleştiririz. Hedefimize, yani maratonu bitirmeye kendimizi unutmayarak, farkındalığımızı çoğaltarak ve fark ettiklerimizi iş yaşamımıza taşıyarak varırız. İşte koçluk bize burada yardım eder.